Gaziantep Üniversitesi (GAÜN) Göç Enstitüsü tarafından hazırlanan “Suriye’de Yerli Tohum Üretimi ve Kullanımı” konulu Konferans GAÜN İlahiyat Fakültesi Konferans Salonu’nda gerçekleştirildi.
Programın açılışında konuşan GAÜN Gastronomi ve Mutfak Sanatları Bölüm Başkanı Doç. Dr. Ali Özkan, tohumun stratejik bir ürün olduğunu, insan nüfusunun her geçen gün artmakta olduğunu ve güvenli gıdaya ulaşmanın zorlaştığını söyledi. Ülkemizin konumu açısından önemli bir coğrafyada bulunduğunu ve biyolojik çeşitliliğinin yüksek olduğunu ifade eden Doç. Dr. Özkan şunları söyledi: “Türkiye, flora ve fauna bakımından tüm Avrupa ülkelerinden yüksek bir sayıya sahip. Yaklaşık 12 bin bitki türü yetişiyor, bunlarında yüzde 30’nun endemik bitkilerden oluşuyor. Ancak ülkemizde tarımsal potansiyelimizin çok düşük bir oranını kullanmaktayız. Anadolu buğday, arpa, yulaf, çavdar, nohut ve mercimek gibi birçok türün gen merkezini oluşturuyor. Ülkemiz mutlaka yerel tohum, ata tohumları olan bu hazineyi değerlendirmek zorunda, yerel tohumlar bulunduğu coğrafyada zaman içerisinde uzun yıllardan beri bin yıl, iki bin yıl, on bin yıl içinde kuraklığa, soğuğa, sıcağa, hastalık ve zararlılara, yani biyotik ve abiyotik faktörlere uyum sağlamıştır. Tohum ıslah çalışmalarında yerel çeşitlerin kullanılması sürdürülebilirlik açısından tarımsal üretimin sigortası konumundadır. Ebeveynleri farklı bölgelerden getirilerek geliştirilen Hibrit çeşitler biyotik ve abiyotik faktörlere dayanıklı genlere sahiptir. Hibrit çeşitlerden yüksek verim alınmakta, ancak bunların tohumları ekildiğinde açılma gösterdiğinden, istenen verim alınamamaktadır.”
Dr. Omar Atik ise Halep’te bulunan deneyimlerinden bahsederek şunları aktardı: “Suriye’de Bilimsel ve Tarımsal Araştırmalar Genel Komisyonu (GCSAR) ve Uluslararası Kuru Alanlar Tarımsal Araştırma Merkezinde (ICARDA) çalışmış olan Dr. Ömer Atik, Suriye’deki çeşitli tohum kaynaklarının Tohum Çoğaltma Genel Örgütü’nden (GOSM), çiftçilerin tohumlarından, bağışçılar tarafından dağıtılan tohumlardan, komşulardan ödünç alınan veya satın alınan tohumlardan, ve açık piyasadan satın alınan tohumlardan oluştuğunu belirtti.”
GCSAR, ACSAD ve ICARDA gibi bölgesel ve uluslararası kuruluşlarla yakın işbirliği içinde hem buğday hem de arpa mahsullerinin çeşitliliğinin geliştirilmesi yetkisine sahip tek kamu kuruluşudur. GCSAR, kamu araştırma kuruluşları tarafından yayınlanan çeşitlerin korunmasından sorumludur. ICARDA, buğday ve arpa iyileştirme konusunda bölgesel ve küresel bir yetkiye sahiptir ve Suriye’deki Ulusal Tarımsal Araştırma Sistemi (NARS) ile yakın işbirliği içinde germplazma iyileştirme yoluyla sürdürülebilir mahsul üretimini artırmak için iyi tanımlanmış bir strateji yürütmektedir. Suriye’de yeni çeşidin tarımsal değerini belirleyen en temel özellikleri yüksek üretim kapasitesi, uygun olmayan çevre koşullarına (kuraklık, don, yüksek sıcaklık, tuzluluk… vb.) dayanıklık, tarımsal mekanizasyona uygunluk, Hastalık ve böceklere karşı direncidir. Suriye’deki farklı agroekolojik bölgelere uyarlanmış birçok durum ve ekmek onaylı ve kabul edilmiş çeşide (yaklaşık 25 çeşit) sahiptir. Yıllık yağış ortalamasına göre beş agroekolojik bölge vardır, bölge 1’de tamamen yağmurla beslenen koşullar altında buğdayın yetiştirilir, ve bölge 2’de buğdayı yetiştirmek için ek sulamaya uygulamasına ihtiyaç duyulur. Tohumun Suriye’deki güvenlik sisteminin güçlendirilmesi ve sürdürülebilirlik için desteğe ihtiyacı var.
Doç. Dr. Zeynep Köse da konuşmasında gıdanın önemine değinerek, dünyanın iki büyük gücü olduğunu ve bunlardan biri enerji diğerinin gıda olduğunu söyledi. Doç. Dr. Köse, Pandemi ile beraber enerjinin yanında gıdanın öneminin de anlaşıldığını güvenli gıdaya ulaşımın zorlaştığını belirtti.