TÜRKİYE’de Konut Sektörü ve Ekonomik Etkileri

ibrahim-aslan.JPGÜniversitemiz İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. İbrahim Arslan, “Türkiye’de konut sektörü ve ekonomik etkileri” konusunda yazılı açıklamada bulundu.

“Günümüzde konut sektörü hızlı bir değişim yaşamaktadır” diyen Arslan, “Bu değişimin etkileriyle birlikte, pazar yapısı, müşteri tercihleri rekabet koşulları ve eskiden uygulanan birçok yönetim tekniği büyük bir değişim içermektedir. Türkiye’de konut sorunu ele alındığında günümüzde önemli bir durum arz etmektedir. Bunun nedeni, özellikle ikinci dünya savaşından gelişmekte olan ülkelerin uyguladıkları iktisadi ve konut politikalar olmasıdır.  Türkiye’de konut sektörü 1950 yılından sonra önem kazanmaya başlamıştır. 1960’lı yıllardan sonra Türkiye’de hızla artan göç özellikle büyük kentlerde konut açığı meydana getirmiştir. Bu nedenle devletin, konut üretimi konusunda daha hızlı hareket etmesine ve hızlı tedbirler almasına neden olmuştur” diyerek, “bu süreç 2000’li yıllara kadar devam etmiştir” dedi.

genel27.jpgArslan, “Türkiye’nin 21. yüzyılda dünya pazarlarında arzulanan yerini alabilmesinin en önemli unsur, dünya fiyatlarında ve kalitesinde daha çok üretebilmektir. Türkiye, ekonomisini artık büyük ölçüde iç ve dış borçlanma ile finanse edilen tüketime değil, yatırım, üretim ve ihracat artışına dayalı sağlamak zorundadır. Bu nedenle, bugüne kadar kamu finansman dengesizliğinin neden olduğu rant ekonomisinden, üretim ekonomisine geçmeyi öngören ve bunu zaman içinde kararlı, dünya koşullarına uygun bir iktisadilik anlayışıyla sürdürmeyi ilke edinmiş, yeni bir ekonomik büyüme dönemine girilmelidir. Bu büyüme döneminde özellikle konut sektörünü kapsayacak şekilde yeniden yapılanma politikaları üretmek gerekir” şeklinde konuştu.
Türkiye’de konut sektörünün gelişmesi, genel ekonomik gelişmenin etkisi altında olduğunu söyleyen Arslan, “Ekonomik istikrar ve GSMH bazındaki büyüme, konut alt sektörü başta olmak üzere, gayrimenkul içerikli hizmetler sektöründe bir canlanma yaratmaktadır. Konut sektörü, istihdam boyutu nedeniyle Türkiye için özel bir sektördür; çünkü aktif olup da eğitim düzeyi düşük işgücünün emek piyasasında optimal koşullarda çalıştırılmaya elverişli sektördür.
Ekonomik ve siyasal istikrar ortamında Türkiye ekonomisinin ortalama % 4.5 civarında büyüme kapasitesine sahip olduğu konusunda genel bir görüş birliği bulunmaktadır. Türkiye’de son yıllarda gerçekleştirilen reformların makro ekonomik göstergelerdeki olumlu yansımalarına ek olarak Türk bankacılık sisteminin uluslararası görünümünde de belirgin iyileşmeler gözlenmiştir. Bu gelişmelerin yanı sıra uluslararası finansal piyasalardaki konjonktür bankacılık sisteminin dış piyasalardan daha uzun vadeli ve düşük maliyetli fon temin etmelerine olanak sağlamıştır” dedi.
“Türkiye 2007’li yıllardan sonra büyüme politikalarına birincil önceliği vermeli, sürdürülebilir bir büyüme oranı, orta ve uzun dönemde temel hedef olmalıdır” diyen Arsalan, “Büyümenin düzensizliklerini azaltmak ve büyüme oranını yükseltmek için, makro dengesizlikleri gidermeye yönelik kısa dönemli politikalarla, uzun dönemli sürdürülebilir büyümeyi gerçekleştirecek yapısal önlemler ve politikaların uzlaştırılması ancak birlikte uygulanması gerekmektedir” şeklinde konuştu.